2025 yılı itibariyle James Webb Uzay Teleskobu (JWST), evrenin en uzak galaksisini keşfederek kozmoloji dünyasında büyük bir heyecana neden oldu. MoM-z14 adı verilen bu yeni galaksi, şimdiye kadar tespit edilen en uzak galaksi olma unvanını elinde tutuyor. Işığı bize 13.5 milyar yıl sonra ulaşan MoM-z14, Büyük Patlama’dan yalnızca 280 milyon yıl sonra oluşmuş gibi görünüyor. Bu, evrenin erken dönem galaksi oluşumuna dair bilgimizi kökten değiştirebilir.
Webb’in Gözünden Kozmik Geçmiş
James Webb Uzay Teleskobu, 2021’de fırlatıldığından beri derin uzayda şimdiye kadar görülmemiş yapıları ortaya çıkarıyor. Nisan 2025’te yayımlanan yeni bir çalışmada, JWST’nin “NIRCam” adlı kızılötesi kamerası sayesinde MoM-z14 galaksisi tespit edildi. Bu galaksiden gelen ışık, evrenin henüz %2’si kadar yaşındayken yola çıkmış durumda.
Kırmızıya kayma (redshift) değeri 14.32 olan galaksi, şu ana dek ölçülen en yüksek değerlerden birine sahip. Bu değer, ışığın evrenin genişlemesi nedeniyle ne kadar uzadığını ve dolayısıyla kaynağın bizden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
MoM-z14 Neden Önemli?
MoM-z14’ün keşfi sadece “en uzak galaksi” rekorunu kırmakla kalmıyor. Aynı zamanda bu galaksinin, evrenin ilk birkaç yüz milyon yılı içinde büyük yıldız oluşumlarını barındırdığını gösteriyor. Bu durum, galaksilerin oluşum hızları ve erken evrendeki kimyasal evrim hakkında mevcut kozmolojik modellerin yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir.

Üstelik MoM-z14 yalnız değil; çevresinde başka küçük galaksilerin de olduğu görülüyor. Bu da galaksi kümelenmelerinin sandığımızdan çok daha erken oluşmaya başlamış olabileceğine işaret ediyor.
Gelecekte Bizi Ne Bekliyor?
Bilim insanları, MoM-z14 gibi galaksileri daha detaylı inceleyerek erken evrenin yapısını ve evrimi hakkında daha doğru modeller oluşturmayı hedefliyor. James Webb teleskobunun görevi boyunca benzer kırmızıya kayma değerlerine sahip başka galaksiler de keşfetmesi bekleniyor. MoM-z14’ün ardından gelecek keşifler, evrenin ilk yıldızlarını ve galaksilerini anlamamızda kilit rol oynayacak.
Bu yalnızca astronomik bir keşif değil; aynı zamanda insanlığın evrene dair bilgi sınırlarını genişleten bir dönüm noktası. Bu tür galaksilerin daha detaylı incelenmesi, Büyük Patlama’dan günümüze kadar uzanan evrimsel süreci daha net anlamamıza yardımcı olacak.